Futbolumuzun marka değerinden bahsediyoruz. Hani kulüpler şikayet ediyor ya, yayın gelirleri 500 milyondan 100 milyon dolarlara düşmüş gelirleri diye. Bu kafayla giderlerse, FIFA kokartlı hakemi maçtan sonra kulüp başkanı darp ederse, yayıncı kuruluş 100 milyon doları da vermez.
Bana hiç kimse ‘masumum’ demesin. Kulüpler Birliği toplantısının ardından önceki gün açıklama yapılıyor. Cumhurbaşkanı’ndan, Adalet Bakanı’ndan, Gençlik ve Spor Bakanı’ndan yardım istiyorlar. Ben bakanlarımızın yerinde olsam, hiç yardım etmem. Yıllardır ‘adalet istiyoruz’ diyenlere, samimi olmadıkları için hiç yardım etmem.
Her maçtan önce ya da sonra hakemden başka bir şey konuşulmuyor. Takımın iyi futbol oynayamıyor, teknik direktörün hata yapıyor, oyuncun hakemi baskı altına almak için her şeyi deniyor… Sonra Kulüpler Birliği toplanacak yardım isteyecek, hakemler kötü diyecek. Bana inandırıcı gelmiyor. Evet, hakemlerimizin birçoğu, yeteneksiz veya samimi değil. Bunun için de hatalar oluyor, insanlar da isyan ediyor.
Ama öteki pencereden baktığımız zaman da hakemler maça çıkarken ayakları titriyor. Eleştirilerden, baskılardan sonra zor durumda maça çıkıyorlar. Kendilerini koruyan, arka çıkan hiçbir kurum yok. Hele yorumcular içinde ‘hakemlerin cenazesine gidilmez’ diyenini bile duydum. Peki TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi, hakemlerin daha rahat maç yönetmesi için ne yapıyor? RTÜK’e müracaat edebilir, Gençlik ve Spor Bakanı’ndan yardım isteyebilir ve yaşanan sıkıntıları anlatabilir. Bunların hiçbirini yapıyor mu? Bence yeterince yapmıyor.
Kulüpler Birliği toplanıyor, birçoğu birbiri ile kavgalı, konuşmuyorlar bile. Daha sonra açıklama yapılıyor. Siz bu açıklamaların ciddi olduğuna inanıyor musunuz? Ben inanmıyorum. Halil Umut Meler saha içinde vahşice darp edildi. Birkaç gün sonra bu olay unutulur, biter. Peki bundan sonra ne değişir? Hiçbir şey… Ben önceki günkü Kulüpler Birliği toplantısına nasıl Gençlik ve Spor Bakanımız geldi, TFF Başkanı Büyükekşi’nin de, RTÜK Başkanı’nın da, gazetelerin, televizyonların yayın müdürlerini de davet edip köklü bir çözüm kararı alınmasını isterdim.
Şimdi nereye geldik; devlet büyüklerimizden yardım istedik, federasyonu beğenmediğimizi ilan ettik. Peki siz kulüp başkanları değişebilecek misiniz? Bütün kulüp başkanları birbirlerine sarılıp, tek vücut olarak bir sevgi ortamı yaratabilecek misiniz? Yaratamıyorsunuz. O zaman bu kargaşa bitmez, eski tas, eski hamam devam eder. Burada en masum kişiler, bütün takımların taraftarlarıdır. Hiç olmazsa onlar yöneticilerine uymuyorlar.
Fizik, kondisyon nerede satılıyor
Danimarka Ligi’nin şampiyonu, Galatasaray’ı Şampiyonlar Ligi’nden eledi. Yine Danimarka Ligi’nin ikincisi Fenerbahçe’yi farklı mağlup etti. Maçtan sonra herkesin ortak konuştuğu konu ise rakibin fizik gücü, kondisyonu çok iyi. Peki bu fizik, kondisyon nerede satılıyor? Neden bizim takımlarımızın kadrosu çok daha iyi olduğu halde fizik olarak neden onlarla savaşamıyor? Bu çok tartışılması gereken bir konu…
Ortaya ne çıkıyor, tekniği iyi bir takım mı daha başarılı oluyor, yoksa atletik ve fizik gücü yüksek bir takım mı başarıya ulaşıyor. Bunu transfer yaparken bizim kulüp başkanlarımız ile teknik direktörlerimizin iyi düşünmesi lazım.
Rıza Çalımbay’ı hedef göstermeyin
Beşiktaş sezon başında birçok transfer yaptı ve kadrosunu kurdu. Ardından başarısız sonuçlar gelmiş, teknik direktörü ve başkanı istifa etmiş, kurulan kadro başarılı olamamış. Son olarak Rıza Çalımbay’a ‘sen bizim evladımızsın geç takımın başına’ demişler. Çalımbay da hayatını verdiği kulübe koşarak gelmiş.
Ama şu anda bir türlü takım toparlanamıyor. Burada Rıza hocanın hiçbir suçu yok. Adam takımda oynatacak bırakın yıldız futbolcuyu, sağlam isimler bulamıyor. Ne sonuçlar alınırsa alınsın Rıza Çalımbay’a sahip çıkılıp, gelecek sezonun planlamasını yeni yönetim şimdiden yapmalı.